Saturday, March 03, 2007

Halit Refig: Düsmanlarım Sağ Olsun!..

Halit Refig: Düsmanlarım Sağ Olsun!..

Adı yorgun, kendi dinç savaşçı

Yeşilçam'da dışlandı, devlet eliyle filmi yakıldı; ama Halit Refiğ
bunları yılgınlık değil azim vesilesi yaparak bugünlere geldi. Usta
yönetmen, adına düzenlenen saygı gününde bir araya gelenleri görünce
bu sevgi hâlesinden korktu; çünkü 'böylesine alışık değil'di...

'Gavur icadı' sinema, allem edip kallem edip cennet vatana da
girdikten sonra herkesin kafasının karışması da mutlaktı. Türk
sinemasının seyri de bunu gösterir zaten: Ne yapılacağı
bilinmediğinden, önce ağabey sanat olan tiyatrodan faydalanılmış,
sonra biraz merak edenlerce Avrupa'dan nasiplenilmiş , bu arada
parayı götürmek isteyenler Hollywood'dan kaptıkları küçük formülleri
tatbik etmişler, iyi niyetliler arada kaynayıp gitmiş ve nihayet
70'lerdeki seks furyasıyla Türk sinemasının helvası yenmiş... Bundan
kısa bir süre önce, Atıf Yılmaz'a asistanlık yaparak sinemaya giren
ve yönetmenlik yapmaya başlayan bir isimse sadece film çekmekle
kalmamış aynı zamanda Türk sineması için bir zihinsel iklim haritası
çizmeye çabalamıştı. Fikir babaları arasında yazar, mütefekkir Kemal
Tahir, bestekâr Adnan Saygun ve mimar Sedat Hakkı Eldem'i saydığı bu
haritaya "Ulusal Sinema" adını veren, 1971'de "Ulusal Sinema
Kavgası" adlı kitabında da temellerini, prensiplerini anlatan ve
hayatını da bu mücadele içinde geçiren isim; yönetmen Halit Refiğ.

2004'te Sinema Yazarları Derneği ödül töreninde Onur Ödülü'nü,
dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'dan alması, kaderin bir
cilvesiydi. Zira Kemal Tahir'in romanından TRT için
uyarladığı "Yorgun Savaşçı", devlet eliyle yakılmıştı, şimdiyse
devletin bakanı 'onur'landırıyordu yönetmeni. Bakan ayrıca bunun
devletin bir hatası olduğunu da kabul ediyordu. Bu tablo, devletin,
sanatçısıyla barışmasıydı. Önceki akşam Levent Kültür Merkezi'ndeki
resim ise daha geniş bir alanı kapsıyordu ve adeta sinemanın her bir
parçasından Refiğ'e saygı ve sevgi ifadesi yükseliyordu. Beşiktaş
Kültür ve Sanat Platformu'nun düzenlediği 'Saygı Günü'nde, yıllar
boyu sektörün ve devletin yaşattığı yalnızlığını unuttu Refiğ. Bir
film yıldızı yaptığı Cüneyt Arkın da oradaydı; genç bir kızken
keşfettiği Selda Alkor da. Ona en güzel görüntüleri sağlamaya
çalışan usta görüntü yönetmeni Çetin Tunca da anlattı Refiğ'i,
sinemasının izlerini akademik açıdan süren Fatih Özgüven de. Eşi
Gülper Refiğ, "Aşk-ı Memnu"nun müziklerini çaldığı piyanosuyla eşlik
etti söylenenlere. Tunca, bir itirafla başladı konuşmasına: "Biz
görüntüyü süsleyip kendimizi göstermek isteriz. Ama Halit Bey'in
filmlerinde hep bir öz vardır ve bu sebepten filmleri çok sadedir.
Görüntüyü süslemeye falan gerek kalmaz." Bu 'öz'ün terkibini ise
Özgüven verdi: "Sinemayı müziğin, edebiyatın, tiyatronun devamı gibi
görmek eğilimindeyim. Halit Refiğ sineması, kusursuz bir sanat
geleneğinin devamıdır. Refiğ'in, büyük bir geleneği hazmetmiş
olduğu, bütün filmlerinde görülür."

Alıştığımızın aksine bugün ya da bu yıl Halit Refiğ ile ilgili
hiçbir şeyin yıldönümü değil. Ama bir ustaya saygı göstermek için
sonu sıfırlı zamanları beklemek gibi bir şart da olmamalı aslında.
Ancak hoş bir tevafuk, Refiğ için yapılan başka işler de var bu yıl
içinde. Elips Kitap'ın hazırladığı "Bir Halit Refiğ Filmi" bunlardan
biri. Gülşah Nezaket Maraşlı'nın editörlüğünde hazırlanan albüm
kitabın sayfalarını çevirirken 8 yaşında, çalışıp para kazanmak için
evden kaçan Halit Refiğ'i de, dünyanın önde gelen sinemacılarıyla ve
en has dairedeki dostlarıyla bir arada gülümseyen Halit Refiğ'i de
görebilirsiniz. Yapı Endüstri Merkezi (YEM)-Sanal Mimarlık Müzesi
ise "Halit Refiğ Filmlerinde Aşk ve Ölüm Mekânları" adlı bir sergi
düzenliyor. Buna, mart ayı boyunca YEM'de 'Teyzem', 'Hanım'
ve 'Gelinlik Kız' üzerine gerçekleştirilecek söyleşiler eşlik
edecek. Şengün Kılıç'ın, yaklaşık 8 ay boyunca Refiğ'le yaptığı
sohbetlerden oluşacak nehir söyleşi kitabı ise yakında yayımlanacak.

Halit Refiğ: Düşmanlarım sağ olsun!..

"Hayatımı mücadele üzerine kurdum ve hep söylemişimdir; ben sinemada
bir şey yapabildiysem bu, çok büyük ölçüde düşmanlarım sayesinde
olmuştur. Benim için 'Yeşilçam'ın satılmış kapı köpeği' denmesinden,
böyle bir güne gelmek son derecede anlamlı. Ben, bana ne kadar
keskin eleştiri olduysa, mesleğimde ne kadar sert darbelerle
karşılaştıysam, ondan sonraki işimi daha başarılı yapma gayretinde
oldum. Ama bugünden sonra bir şey yapmam artık çok kolay olmayacak!
Bütün vidalar gevşemiş durumda! O yüzden korkuyorum bundan sonrası
için!"

Elif Tunca

No comments: